16 Mart 2013 Cumartesi

Adam olmak nerede başlar ?

Cumartesi sabah... Yine dükkanımızın yollarına düştük, sabah bir kahve içerim diye de erken düştüm yollara, pek düşünmeye fırsat bulamadığım için bu kısa aralıklarda zihnim işlemeye başlıyor, gözlem yapabiliyorum,  dolmuşa bindim bizim mahalleden, suratsız bir şoför ile günün ilk sevimsizliğini yaşadım, adama "günaydın" diyorum, cevap bile vermiyor, hıyargillerin nadide bir sebzesi olduğu yolda beni başka bir dolmuşa aktarmasıyla belli oldu, elimde kitabımla ,yağmurlu hallerle diğer dolmuşa geçiverdim, dolmuşta bir anne ve onun kucağında bir kız çocuğu, geyikçi bir yolcu ve  haliyle şoför bulunuyordu. Anne ve kız çocuğu yolda iniverdiler. Şoför ile geyikçi yolcu arasında hemen bir muhabbet başladı :
- Abi görüyor musun koca çocuğu kucağında oturtuyor üç kuruş vermemek için
- Kimbilir bunlar ne kadar zengindir, böyle böyle zengin oluyor abi bunlar, sabancılar , koçlar alayı böyle böyle  zengin olmuşlar
- Doğru diyorsun vallahi
- Beş dakika bekledik diye nasıl afra tafra yaptı görüyorsun, acelen varsa taksiye bin kardeşim
- Hay atana rahmet !
Aklıma annemin kucağında yaptığım yolculuklar geldi, azıcık azıcık serpilmeye başlayınca mızmızlanmaya başlamıştım " anne bana da bilet al, anne benim paramı da ver " diye. Şu an anlamış bulunuyorum ki annemin kucağından inip yan koltuğa yerleşmeye başlayınca ufak ufak büyüdüğümü... O serpilmiş çocukların ruh halini anlatmak anlamak dileğiyle...
Son anda bizim geyikçi yolcu inince şoför " Abi sana iyi eğlenceler " deyince, ne oluyo lan sabah sabah ne eğlencesi, muhabbet 10 dakikalık yolculukta nasıl o kıvama geldi dedim kendi kendime... Aman yazdıklarım da kendi kendime işte... öperottoni...

14 Mart 2013 Perşembe

Mazlum'u Getirin Bana

80'li yıllar videoların hayli revaçta olduğu yıllardı. Çoğumuzun evinde bulunurdu bu ilginç aletten. Ya  Betamax olurdu videolar ya da Vhs. Evinde Betamax olupta iyi bir film izlediğini söyleyen bir arkadaş olunca üzülürdük, çünkü biz Vhs'ciydik, alamazdık o filmleri izlemek için çünkü bizim videonun kaset kasasına küçük gelirdi. Babam tüm Alamancı haliyle "Faavess" derdi bu kasetlere. Taa oralardan kasetler gelirdi, biz ağzımız açık izlerdik o filmleri. Hint filmleri, Cüneyt Arkın filmleri, Kemal Sunal filmleri... Ne varsa onu izlerdik ki filmler hem pahalıydı hem temin etmek zordu. Evde bulunan her filmi en az elli kez izlemişizdir. Bir ara babam Almanya'dan film göndermişti de annem gümrüğe gitmek zorunda kalmıştı. Aralarında Yılmaz Güney'in filmleri olunca malum memurlarımız tüm filmlere el koymak istemişti de annem onları allem edip kallem edip devlete kaptırmayıp ALmanya'ya geri göndermişti. Bu hikayeden dolayı annemle gurur duyarım o ayrı konu. Sürekli izlediğimizden bahsettiğim filmler arasında favorilerimiz Meraklı Köfteci ile Kapıcılar Kralı'ydı. Dün internette dolanırken Dinçer Çekmez'in vefat haberini okudum. Bu hikayeler gözümün önünden aktı gitti. Meraklı Köfteci'deki laz karakter çok eğlenceliydi, Kemal Sunal'dan yaptığı gaflar dolayısıyla sürekli tokat yiyen birisi. Mazlummm, Mazlum'u getirin banaa repliği, Kanlı Nigar'ın belalısı Eşref ... Kasetler ortadan kalkınca televizyondan izlediğimiz ezberlediğimiz karakterler, replikler... Nur içinde yatsın... Her ölüm erken ölümdür.

6 Mart 2013 Çarşamba

Küçük bir kum midyesi : Servet


Küçük bir kum midyesi : Servet ! Sokağın şenlikli yüzlerinden. Jöle canavarıdır ki saçlarından anlamışsınızdır. Saat 14 gibi sokağa yanaşıp gece 1' e 2'ye kadar renk veren tiplerden biri sokağa. Sempatisiyle midyelerinin tamamını bitiriyor. Bir yandan şeriatı savunuyor, bizim içki içmemize özellikle Betül'ümün içki içmesine çok sert bir şekilde karşı çıkıyor, " Abii günahtır." bir yandan da sokaktan geçen kızlara bıyık altından gülerek bakıp çapkın bakışlar atıyor. Babası uzun süredir siyasi bir davadan içeride, çoğu midyecinin olduğu gibi memleketi Mardin. Bir ara bir büfede iş buldu asi tarafı kapalı mekana uymadı ona açık hava gerek ki kendisi de itiraf etti, " Abi bu işi ben ömür boyu yapmak istiyorum, seviyorum sokakta olmayı." diyor. Güzel gülüyor, güzel bir yüreği var. Gururlu, diğer midyeci Vedat üşüdüğünde ara ara dükkana girip ısınırken o cool havasında ısrarcı olup asla dükkana ayak basmıyor. Henna diye bir mekan vardır Kadıköy'de otantik elbiseler satar, onun sırasında midyelerini satıyor, midyeleri azalınca pek yemenizi tavsiye etmem, çünkü önceki günden kalanlar altta biriktiğinden taze olmuyor. O konuda da bizi hep uyarıyor. "Abi bugün yemezseniz iyi olur ! "

5 Mart 2013 Salı

Sevim ile Etkin

Sevim ile Etkin bu civarın sevimli bebeleri. Anneleri onları göbeklerine bağlayıp, her akşam buralarda tur atıp dileniyorlar. Pek sevimli keratalar, anneleri bu sevimli yanlarından yararlanıyor sanırım, günahlarını almayayım diyorum ama göz görünce yapılacak pek bir şey yok günah alınıyor. Sevim`in annesinin küçüklüğünü hatırlıyorum, boyundan büyük darbukasıyla Bağdat Caddesi`nde sanatını icra edip para topluyordu. Haliyle acıyor insan, bu soğukta karda kışta sokaklarda ufacık bebekler dileniyorlar, üşüyorlar. Kadıköy Belediyesi bu roman vatandaşlarımıza servis çekiyor Yeni Sahra`dan. Getiriyor, götürüyor. Gece 2 gibi hareket ediyormuş servis. Neyse  Sevimin annesi her gün yanıma uğrayıp, " Abee çocuğa para ver ! Abee çocuğa mama al ! Abee çocuk altına sıçtı bez al bee" diyerek içimi sızlatıyor. Geçenlerde iş çıkışı biralarken yine yanaştı bu, " Abee çocuk altına sıçtı bez al bee" dedi. Ben de ertesi gün için dükkana uğramasını söyledim. Hemen damladılar ertesi gün. Ben de gidip marketten 4 kg lık bebekler için bez aldım. Yanında Etkin`in annesi var dı. Hatta bana gönül koydu ona almadığım için, " Sana da sonra bez alırım söz!" diyerek savuşturdum başımdan. Ertesi gün bez aldığım bebeğin annesi geldi, " Abee!", " Efendim."," Dün söz vermiştin ya!", " Eeee!", " Hani Etkin'in annesi sarışın olan." " Evett." " Sana selam söyledi, bez yerine çay şeker alacakmışsın " dedi. Haliyle güldüm.

3 Mart 2013 Pazar

ADRES SORAN YURDUMUN İNSANLARI

Bizim insanımızı diğer milletlerden ayıran unsurlardan biri de sanırım adres sorma alışkanlığı. Elin adamı alıyor rehberini, i-phone unu diğerlerine ihtiyaç duymuyor. Bağımlı ruh hali böylesi bir şey sanırım, adres sormada dahi diğerlerine yaslanma, kolaya kaçma, kendine güvenmeme halleri gözlemlenebiliyor.. Dükkanımız hep diyorum yine derim civcivli bir güzergahta olunca haliyle adres soran çok oluyor. Bunların profilleri pek değişik oluyor. Bazıları pek kırılgan ," Affedersiniz bu civarda Hamsi Pub diye bir yer olacaktı, ricam etsem tarif edebilir misiniz ?" bazıları kestirmeci " Hocam Çiya nerde ?". Bu arkadaşlar cümlelerinin paralelinde kaba ve rahat insanlar oluyor ağırlıkla. Bazıları fena kuşkucu oluyor, " Bu sokaktan değil mi, yani bu yan sokaktan , yani şu sizin tarif ettiğiniz yan sokaktan gireceğiz, şu yan değil mi, eminsiniz değil mi bu yani ! " Böylelerine ALLAH ALLAH nidalarıyla saldırmak istiyorum. Bazı bize benzer turist arkadaşlar tek soru soruyorlar , " Where is Çiya ?", komşu olunca " Naa şorası " deyiveriyorum. Çiya Restoran'ın sahipleri sanırım İstanbul'u anlatan her turist rehberine isimlerini bir şekilde yerleştirmişler. Artık otomatiğe bağlayıp turist soru sorduğunda elimizi sağa doğru uzatıp " Naa Şorasıı " deyiveriyoruz.Bugün arkadaşın biri "Bağdat Caddesi nerde ?" dedi. Sanırım biri onu " Bağdat Caddesi Kadıköy'de." diyerek keklemiş. En sevdiklerim ise sinsi gruplar, bunlar son derece sakin bir havayla üzerime üzerime gelip kulağıma fısıldıyorlar " Abi buralarda bir pilavcı varmış nerdee ?" Hayır öyle bir yanaşıyor ki arkadaş çok ciddi bir problemi var yahut polis "Çabuk kollarını kaldır teslim ol " diyecek... Yurdum insanı işte...

2 Mart 2013 Cumartesi

Romanesk Abiler

Hep sokağımızın Romanesk Abileri'nden bahsediyorum. Hado Bar'a gelen kasketli bir Roman  grubu var, keman, darbuka, kanun üçlemesinden oluşan minik bir orkestra. Eğlenceli arkadaşlar hatta Hado'ya gelen en iyi trio diyebilirim. Ara verdiklerinde dükkana doğru yanaşıp birer sigara içip programlarına devam ediyorlar. Bugün içlerinden biri yanaştı, "Naber Abi !" deyiverince " Ben sana bir şey diyeyim mi " dedi. Ben de " Buyur Abi " dedim. "Kuru kalabalık var biliyor musun !" dedi. " Eee, yahu doldurmuşsunuz içeriye ne güzel işte !" dedim. Tekrar " Ben sana bir şey diyeyim mi dedi. " Buyur Abi! " deyince, " Bu kalabalıkta ancak dükkancılar kazanır biz de abazan kalırız." dedi. Bir şey diyemedim, sigarasıyla uzaklaştı.