7 Kasım 2013 Perşembe

Kadınlı Erkekli Şeyler...

- Bir istihbarat aldık geldik kardeş !
- Memur bey iftiradır muhtemelen !
- Ben şikayetleri belirtmekle mükellefim, O da ne şu gümüş sattığınız rafın arkasında bir kadın mı var ne ?
- Evet ama karımdır kendileri... Betül derim kendilerine kimi zaman Betül'üm.
- Sizi gidi gidiler, sizi vatan bölücüler aynı iş ortamında hem erkekli hem kadınlı gezinenler, amacınız ne lan sizin ha, haa !
- Memur bey yanlış anladınız kendisi karımdır.
- Nikahlı mı ?
- Hem devletten hem imamdan !
- Haaa o zaman tamam kardeşim, Yanlış istihbarat olsa gerek, O DA NEEE, Peki buna ne diyeceksiniz sizi zındıklar, sizi cehennem zebanilerinin ellerine düşeseciler, bir kadın mı gördüm neee!
- Evet o da bizim çalışanımızdır.
- Vayyy siz aynı ortamda nikahsız birini çalıştırıyorsunuz haaa... Sizi nerelere götürsek, hangi cehennemin kuyularına atsak, namahremin bu işyerinde ne işi var hele ? Kim bilir karının olmadığı vakitlerde gözünün bu masum cana kaymadığını ? Kim bilir aklından geçenleri ?
- Aklımdan geçenleri size anlatmaya kalkışsam sanırım siz anlamazsınız memur bey, beyimiz!
- Bir ima mı seziyorum sayın gümüşsatar zevat.
-Estağfurullah efenim o sizin hüsnü kuruntunuz.
- Bana böyle eski kelamlardan bahsedip kafamı karıştırma ulan, ne işi var burada nikahsız birinin onu açıkla.
- Kendisi erkeklerle ilgisini yüzyıllar önce kapatıp ulaşılmaz bir rafa kaldırmış! Pek erkeksevmez hatta kendi cinsiyeti ile pek haşır neşir desem yine de anlar mıydınız efemm!
- Höstt. Tam yerine gelmişiz o zaman. Allahın verdiği iki can, biri kadın biri erkek, onları karıştırana aşk olsun, yedi düvelde acı seslerini duymayana aşk olsun.
- Aşk dediğinize sayenizde ulaşamıyoruz efeemm...
- Bana bak sen böyle terörize cümlelerle burda barınacağını zannediyorsan yanılıyorsun, aşk dediğin nikahlı olandır, gerisine ne allah izin verir ne de ben...
- Siz kimsiniz desem ?
- Namusumuzun,Ahlakımızın bekçisi, Yüce devlet gönüllüleri...
- Haa tamam o zaman, ben de sizi şey sanmıştım.
-Ne.
-Ne bileyim, kapıdan geçen herhangi biri...
- Kafamı karıştırma benimle açık ol gümüşsatar zevat.
- Açık olsam ha... açtığım her sesin her kelimenin sizin duvarlarınızdan geri dönmeyeceğini bilmesem, ahh ahh...
- Bizi aptal yerine mi koyuyorsun silver man.
- Yok janimm, sij bijj mi varr, jopini çıkar kaskını çıkar neneneneni kim bakalım.
- AMİRİM AMİRİM, YAN DÜKKANDA DÖRT KADIN GÖRMÜŞLER...
- NEEE DİYORSUUUUNNNN... OHAAA AYNI MEKANDA DÖRTTT KADINNN...Seninle daha sonra görüşeceğiz silver man...
- İyi günlerr...

27 Haziran 2013 Perşembe

9.2.5. Direniyorr

Ve tanrı Haziran'ı Yarattı.
Kahkaha ile devrim de olurmuş umudu.
Tomalamazsan hatrım kalırlar.
Biber dolması, fiskiye tarlası.
Birlikten güç doğar ey abiler veyahut aplalar
Anneler de eşkıyaymış meğer, çapulcuymuş.
Ağaçların dibinde umutlar.
Atomcu bunlar çapulıng mapulıng
yandaş dayılar parası neyse verelimciler
solcular kürtler anarşistler ulusalcılar antikapitalistler de bir araya da gelirmişçiler
zalimler zorbalar meğer hep yanı başımızdaymışçalar
meğer vapurlar isyancı taşırmış şehrin bir yakasından diğer yakasına
çiçek çocuklar tekrar mı geldiler
sis bombası gaz maskesi atina mı la burası
meğer bir damla rakı ne kıymetliymişçiler
meğer kötü söz sahibini bulurmuşçular
meğer ümmük sıkılabilir de ona rağmen diren geziciler
angaranın bağlarında angara birdsler
ölenlerin ardında da ümit olabiliyormuş meğer
cömert kardeşler sülük yoldaşlar
meğer kentin sokaklarında isyancı dondurmalar dilimizde kayıp duruyormuş
meğer alay ettiğin kuşak höykürebiliyormuş
höyküre höyküre kazanmacılar
akaretler çarşılar yükselenimciler
meğer bir taş atımı mesafede özgürlük yatarmışta onu serap sanarmışızcılar
meğer duvarlar ne güzel eskiz defterleriymiş
meğer senin hayal etmediğini hayal edebilecekler varmış
ayakkabı ile girme günahtır kafama sık sevaptırcılar
bölünenler ortadan yarılanlar
korkular umutlar hepsi bir aradacılar
meğer kolumu kaldırabildiğimde özgürlükte olabiliyormuşçalar
kasetçalarla cdçalar biraraya gelebilirmiş
radyo kafayla pc kafacılar
meğer izlemeye doyamadıklarımız koca bir yalanmış
yanılmışız sanmışız kendimizi bir şey sanmışızcılar
kendinden başkasının elini tutunca şahlananlar
yavuz mu olsun köprünün hırsızı selim mi yoksa bizim köylü veli mi
çadır arasında atom bombacıları
çadır arası peynirciler
sigaramız bitti el atın abiler
bir slogan bulamadım ne yapacağım yüce veliler
to ma or not to ma
bu dil akar gider yanıbaşımda sesler güvercinler ...


14 Mayıs 2013 Salı

BENİM TAKIMI TUTUYORUM

Hafta sonu malumunuz Fenerbahçe - Galatasaray maçı vardı Kadıköy'de. Maç günleri kalabalık gürültü sloganlar bağırtılar çağırtılar içinde geçiyor. İnsanlar büyük bir aşk ve şevk ile maç saatini bekliyorlar. Biz de tezgahımızda çay çorba parasını denkleştirmeye çalışırken ister istemez etrafı izliyoruz. Akşam üzeri maç başlama saatine yakın Selo ile tezgahta otururken yaşlıca bir amca geldi. "Merhaba gençler" diyerekten muhabbete girdi. " Biliyorsunuz bugün maç var her yerde Galatasarayın formaları ve Fenerbahçe formaları satılıyor, bir tek benim takımın forması satılmıyor" dedi. Ben de " Siz hangi takımı tutuyorsunuz beyamca " deyince bir eliyle cinsel organına doğru bir hamle yapıp sırıtmaya başladı. Kardeşle birbirimize bakıp "Allaahhh sapığa çattık " bakışı fırlatıp donmuş biçimde adamı izlemeye devam ettik. Beyamca lafına " Yahu bizim takım dış saha bilmez deplasman bilmez sadece iç sahada takılır, mazlumdur hahahahahaha " diye devam edip " Hadi gençler hayırlı işler olsun, şaka yapmıştım" diyerek uzaklaştı.

16 Mart 2013 Cumartesi

Adam olmak nerede başlar ?

Cumartesi sabah... Yine dükkanımızın yollarına düştük, sabah bir kahve içerim diye de erken düştüm yollara, pek düşünmeye fırsat bulamadığım için bu kısa aralıklarda zihnim işlemeye başlıyor, gözlem yapabiliyorum,  dolmuşa bindim bizim mahalleden, suratsız bir şoför ile günün ilk sevimsizliğini yaşadım, adama "günaydın" diyorum, cevap bile vermiyor, hıyargillerin nadide bir sebzesi olduğu yolda beni başka bir dolmuşa aktarmasıyla belli oldu, elimde kitabımla ,yağmurlu hallerle diğer dolmuşa geçiverdim, dolmuşta bir anne ve onun kucağında bir kız çocuğu, geyikçi bir yolcu ve  haliyle şoför bulunuyordu. Anne ve kız çocuğu yolda iniverdiler. Şoför ile geyikçi yolcu arasında hemen bir muhabbet başladı :
- Abi görüyor musun koca çocuğu kucağında oturtuyor üç kuruş vermemek için
- Kimbilir bunlar ne kadar zengindir, böyle böyle zengin oluyor abi bunlar, sabancılar , koçlar alayı böyle böyle  zengin olmuşlar
- Doğru diyorsun vallahi
- Beş dakika bekledik diye nasıl afra tafra yaptı görüyorsun, acelen varsa taksiye bin kardeşim
- Hay atana rahmet !
Aklıma annemin kucağında yaptığım yolculuklar geldi, azıcık azıcık serpilmeye başlayınca mızmızlanmaya başlamıştım " anne bana da bilet al, anne benim paramı da ver " diye. Şu an anlamış bulunuyorum ki annemin kucağından inip yan koltuğa yerleşmeye başlayınca ufak ufak büyüdüğümü... O serpilmiş çocukların ruh halini anlatmak anlamak dileğiyle...
Son anda bizim geyikçi yolcu inince şoför " Abi sana iyi eğlenceler " deyince, ne oluyo lan sabah sabah ne eğlencesi, muhabbet 10 dakikalık yolculukta nasıl o kıvama geldi dedim kendi kendime... Aman yazdıklarım da kendi kendime işte... öperottoni...

14 Mart 2013 Perşembe

Mazlum'u Getirin Bana

80'li yıllar videoların hayli revaçta olduğu yıllardı. Çoğumuzun evinde bulunurdu bu ilginç aletten. Ya  Betamax olurdu videolar ya da Vhs. Evinde Betamax olupta iyi bir film izlediğini söyleyen bir arkadaş olunca üzülürdük, çünkü biz Vhs'ciydik, alamazdık o filmleri izlemek için çünkü bizim videonun kaset kasasına küçük gelirdi. Babam tüm Alamancı haliyle "Faavess" derdi bu kasetlere. Taa oralardan kasetler gelirdi, biz ağzımız açık izlerdik o filmleri. Hint filmleri, Cüneyt Arkın filmleri, Kemal Sunal filmleri... Ne varsa onu izlerdik ki filmler hem pahalıydı hem temin etmek zordu. Evde bulunan her filmi en az elli kez izlemişizdir. Bir ara babam Almanya'dan film göndermişti de annem gümrüğe gitmek zorunda kalmıştı. Aralarında Yılmaz Güney'in filmleri olunca malum memurlarımız tüm filmlere el koymak istemişti de annem onları allem edip kallem edip devlete kaptırmayıp ALmanya'ya geri göndermişti. Bu hikayeden dolayı annemle gurur duyarım o ayrı konu. Sürekli izlediğimizden bahsettiğim filmler arasında favorilerimiz Meraklı Köfteci ile Kapıcılar Kralı'ydı. Dün internette dolanırken Dinçer Çekmez'in vefat haberini okudum. Bu hikayeler gözümün önünden aktı gitti. Meraklı Köfteci'deki laz karakter çok eğlenceliydi, Kemal Sunal'dan yaptığı gaflar dolayısıyla sürekli tokat yiyen birisi. Mazlummm, Mazlum'u getirin banaa repliği, Kanlı Nigar'ın belalısı Eşref ... Kasetler ortadan kalkınca televizyondan izlediğimiz ezberlediğimiz karakterler, replikler... Nur içinde yatsın... Her ölüm erken ölümdür.

6 Mart 2013 Çarşamba

Küçük bir kum midyesi : Servet


Küçük bir kum midyesi : Servet ! Sokağın şenlikli yüzlerinden. Jöle canavarıdır ki saçlarından anlamışsınızdır. Saat 14 gibi sokağa yanaşıp gece 1' e 2'ye kadar renk veren tiplerden biri sokağa. Sempatisiyle midyelerinin tamamını bitiriyor. Bir yandan şeriatı savunuyor, bizim içki içmemize özellikle Betül'ümün içki içmesine çok sert bir şekilde karşı çıkıyor, " Abii günahtır." bir yandan da sokaktan geçen kızlara bıyık altından gülerek bakıp çapkın bakışlar atıyor. Babası uzun süredir siyasi bir davadan içeride, çoğu midyecinin olduğu gibi memleketi Mardin. Bir ara bir büfede iş buldu asi tarafı kapalı mekana uymadı ona açık hava gerek ki kendisi de itiraf etti, " Abi bu işi ben ömür boyu yapmak istiyorum, seviyorum sokakta olmayı." diyor. Güzel gülüyor, güzel bir yüreği var. Gururlu, diğer midyeci Vedat üşüdüğünde ara ara dükkana girip ısınırken o cool havasında ısrarcı olup asla dükkana ayak basmıyor. Henna diye bir mekan vardır Kadıköy'de otantik elbiseler satar, onun sırasında midyelerini satıyor, midyeleri azalınca pek yemenizi tavsiye etmem, çünkü önceki günden kalanlar altta biriktiğinden taze olmuyor. O konuda da bizi hep uyarıyor. "Abi bugün yemezseniz iyi olur ! "

5 Mart 2013 Salı

Sevim ile Etkin

Sevim ile Etkin bu civarın sevimli bebeleri. Anneleri onları göbeklerine bağlayıp, her akşam buralarda tur atıp dileniyorlar. Pek sevimli keratalar, anneleri bu sevimli yanlarından yararlanıyor sanırım, günahlarını almayayım diyorum ama göz görünce yapılacak pek bir şey yok günah alınıyor. Sevim`in annesinin küçüklüğünü hatırlıyorum, boyundan büyük darbukasıyla Bağdat Caddesi`nde sanatını icra edip para topluyordu. Haliyle acıyor insan, bu soğukta karda kışta sokaklarda ufacık bebekler dileniyorlar, üşüyorlar. Kadıköy Belediyesi bu roman vatandaşlarımıza servis çekiyor Yeni Sahra`dan. Getiriyor, götürüyor. Gece 2 gibi hareket ediyormuş servis. Neyse  Sevimin annesi her gün yanıma uğrayıp, " Abee çocuğa para ver ! Abee çocuğa mama al ! Abee çocuk altına sıçtı bez al bee" diyerek içimi sızlatıyor. Geçenlerde iş çıkışı biralarken yine yanaştı bu, " Abee çocuk altına sıçtı bez al bee" dedi. Ben de ertesi gün için dükkana uğramasını söyledim. Hemen damladılar ertesi gün. Ben de gidip marketten 4 kg lık bebekler için bez aldım. Yanında Etkin`in annesi var dı. Hatta bana gönül koydu ona almadığım için, " Sana da sonra bez alırım söz!" diyerek savuşturdum başımdan. Ertesi gün bez aldığım bebeğin annesi geldi, " Abee!", " Efendim."," Dün söz vermiştin ya!", " Eeee!", " Hani Etkin'in annesi sarışın olan." " Evett." " Sana selam söyledi, bez yerine çay şeker alacakmışsın " dedi. Haliyle güldüm.

3 Mart 2013 Pazar

ADRES SORAN YURDUMUN İNSANLARI

Bizim insanımızı diğer milletlerden ayıran unsurlardan biri de sanırım adres sorma alışkanlığı. Elin adamı alıyor rehberini, i-phone unu diğerlerine ihtiyaç duymuyor. Bağımlı ruh hali böylesi bir şey sanırım, adres sormada dahi diğerlerine yaslanma, kolaya kaçma, kendine güvenmeme halleri gözlemlenebiliyor.. Dükkanımız hep diyorum yine derim civcivli bir güzergahta olunca haliyle adres soran çok oluyor. Bunların profilleri pek değişik oluyor. Bazıları pek kırılgan ," Affedersiniz bu civarda Hamsi Pub diye bir yer olacaktı, ricam etsem tarif edebilir misiniz ?" bazıları kestirmeci " Hocam Çiya nerde ?". Bu arkadaşlar cümlelerinin paralelinde kaba ve rahat insanlar oluyor ağırlıkla. Bazıları fena kuşkucu oluyor, " Bu sokaktan değil mi, yani bu yan sokaktan , yani şu sizin tarif ettiğiniz yan sokaktan gireceğiz, şu yan değil mi, eminsiniz değil mi bu yani ! " Böylelerine ALLAH ALLAH nidalarıyla saldırmak istiyorum. Bazı bize benzer turist arkadaşlar tek soru soruyorlar , " Where is Çiya ?", komşu olunca " Naa şorası " deyiveriyorum. Çiya Restoran'ın sahipleri sanırım İstanbul'u anlatan her turist rehberine isimlerini bir şekilde yerleştirmişler. Artık otomatiğe bağlayıp turist soru sorduğunda elimizi sağa doğru uzatıp " Naa Şorasıı " deyiveriyoruz.Bugün arkadaşın biri "Bağdat Caddesi nerde ?" dedi. Sanırım biri onu " Bağdat Caddesi Kadıköy'de." diyerek keklemiş. En sevdiklerim ise sinsi gruplar, bunlar son derece sakin bir havayla üzerime üzerime gelip kulağıma fısıldıyorlar " Abi buralarda bir pilavcı varmış nerdee ?" Hayır öyle bir yanaşıyor ki arkadaş çok ciddi bir problemi var yahut polis "Çabuk kollarını kaldır teslim ol " diyecek... Yurdum insanı işte...

2 Mart 2013 Cumartesi

Romanesk Abiler

Hep sokağımızın Romanesk Abileri'nden bahsediyorum. Hado Bar'a gelen kasketli bir Roman  grubu var, keman, darbuka, kanun üçlemesinden oluşan minik bir orkestra. Eğlenceli arkadaşlar hatta Hado'ya gelen en iyi trio diyebilirim. Ara verdiklerinde dükkana doğru yanaşıp birer sigara içip programlarına devam ediyorlar. Bugün içlerinden biri yanaştı, "Naber Abi !" deyiverince " Ben sana bir şey diyeyim mi " dedi. Ben de " Buyur Abi " dedim. "Kuru kalabalık var biliyor musun !" dedi. " Eee, yahu doldurmuşsunuz içeriye ne güzel işte !" dedim. Tekrar " Ben sana bir şey diyeyim mi dedi. " Buyur Abi! " deyince, " Bu kalabalıkta ancak dükkancılar kazanır biz de abazan kalırız." dedi. Bir şey diyemedim, sigarasıyla uzaklaştı.

22 Şubat 2013 Cuma

Baileys

Tamam gördüm, görmedim değil. Sokakta insanların türlü hallerini gördüm. Şarap içen, bira içen, içip içip dağıtan, kusan hatta geçenlerde karşımızdaki barda üzerine işeyen bir kızcağızı da gordüm. Sokak insanlarının belli bir raconu vardır :  " Abi bozukluk var mı, şarap alacağım." yahut " Babaa bir bira parası patlattt bee!" minvalinde cümlelerle tamamlarlar bu raconlarını. Sokak insanı ucuz içki içer vesselam.

Bizim sokağin aşina yüzlerinden Salih, meşhur ayakkabı satıcısı Salih, dün yine günlük sakalını yaptıktan sonra dükkanın yanına park etti bir arkadaşıyla. Yanındaki vatandaşı ilk kez görüyorum pek de gözüm tutmadı açıkçası. Tezgahın yanına yere çöküp kafayı çekmeye başladılar her zaman olduğu gibi. İlkin ses etmedim  sonra baktım biraz sesleri yükseliyor esnaf tarafım tuttu, tam çıkışacaktım baktım iki kafadar bildiğin Baileys içiyorlar, ohannesburger durumları oldu ister istemez. Bölmeyeyim dedim muhabbetlerini, bu tipini pek tutmadığım arkadas biraz nemalandıktan sonra ayaklandı, ben de dısarıda sigara tüttüruyordum ki sinsi sinsi yanaşıp "Patron bu ipneye dikkat et birazdan birseylerr yürütecek." deyip gidiverdi. İleride durup bu son cümlelerinden pek emin bir bakış atıp çekti gitti. La bes dakka önce sömürüyordun ya Baileys'i vicdansiz diyecektim, diyemedim uçtu gitti...

28 Ocak 2013 Pazartesi

EVET PAŞAAAMMM...

Akşamcı bir abi dükkana " Evett paşaaammm!" diye giriverdi az evvel. Girişi ilginç olunca bir hikaye türetir herhalde diye düşünmedim değil ki öyle oldu... Abi o klasik sapık paltolarından giyinmişti. Hani paltonun düğmeleri  açıldığında altta çıplak bedeni görünen, kalın aba gibi bir kumaş. O hareketi yapmadı ama cebinden 3 tane tespih çıkardı biralama yapan abii. "Evet paşaamm, bu tespihlere birer imame bakalım." diyerek muhabbete devam etti. Sonra tespihlerin hikayelerinden bahsetti, Osmanlı kehribarıymış, 200 yıllıkmış felan. "Anladım o mesajı." diyerek dükkandan uzaklaştı. Akıl izan ver yüce rab !!!

27 Ocak 2013 Pazar

HANAN

Ahh Hanan amca ahhh... Özellikle vergi ayı olan Ocak ayında dükkan sahibimizi güzel dileklerimizle anmayı sürdürüyoruz. Geçmiş yazılarda da bahsettim kendisinden, aslında Sivas Şarkışlalı, seneler evvel İstanbul'a göçmüş, yıllarca gazetelerde fotoğrafçılık yapmış, Kadıköy'de bizim de bulunduğumuz binada uzun süreler fotoğraf makineleri satmaya çalışmış. Gazetecilik yıllarından övgüyle bahsediyor, güler yüzlü şeker bir amca. Ancak bazı hususlarda ilginç biri, özellikle malına mülküne karşı çok hassas. Apartman girişinde midyecilerin durduğundan bahsetmiştim, akşamları çöplerini sokağa bırakıyorlar ki belediye işçileri topluyor gece yarısı. Ancak her malın bir alıcısı oluyor, o çöpler öyle kalmıyor, kağıt toplayıcıları, sokak hayvanları karıştırıyor ister istemez. Eeee haliyle Hanan amcanın kapısının önü midye kabukları ile doluyor, iki günde bir bize uğrayıp " O midyeciye söyleyin çöplerin kapımıza atmasın." diyor , biz de " O midyecinin bekçisi miyiz Hanan amca " diyemiyoruz, yaşına hürmetten, saygı v.s.  Tente hikayemiz de var, biz dükkanı kapattıktan sonra tenteleri açıp altında duran midyeciler, tavşancılar haliyle sorun oluyor, yine Hanan amca " Tenteleri açtırmayın , sabah çöp arabaları kırıyor tenteyi. " diyerek bizi ufaktan fırçalıyor. " Amann  Hanan amca dünya malı dünyada kalıyor. " diyemiyorsunuz. Karısı Hayganuş teyzeden  de bahsetmiştik, o da  bize ara ara uğrayıp hayıflanıyor Hanan Amcadan, geçen ilginç bir anısını anlattı. Bizim dükkanın yanı Yalı Çiftliği , ağırlıklı olarak süt ve süt ürünleri satıyorlar, peynir, yoğurt v.s. Hanan amcanın 40 yıllık kiracıları, bu bir ara bakmış bunlar iyi para kazanıyor diye bizim dükkanın olduğu yere peynirci açmış ancak batırmış. Gümüşçü bir komşumuz var hemen yan dükkanda , bir ara Hanan Amca gümüşçülüğe de soyunmuş : )) Biraz paragöz diyelim kısacası, bulunduğumuz bina tarihi nitelikte olduğundan çivi çakmaya bile izin verilmiyor, ısınma sorunu klima ile çözelim dedik ama dışarıya klimanın bir kısmını taşıyacağımızdan belediye ile sorun olur diye yaptıramadık,  elektrikli sobalarla idare ediyoruz, Hanan amcaya  içeriye bir doğal gaz hattı çektirelim deyince sevindi  meğer benim çektireceğimi düşünüyormuş. " Yahuu burada ben geçici sayılırım senin dükkanın ben neden doğal gaz hattı çektireyim ? " felan dedim ama kaçarak uzaklaştı bu muhabbetten sonra....