18 Kasım 2012 Pazar

YABAN

Pazar oldu böyle oldu, Sokak mobilyalarını yazmaya devam ediyoruz, yıllar evvel Hayvan dergisinde Oktay Güzeloğlu Beyoğlunun sokakta yaşayan insanlarını kaleme aldığı Sokak Mobilyaları yazıları vardı, ona atıfta bulunur gibi olduk, olsun bulunalım pek güzel yazılardı. Güneşli Bahçe sokağının daimi demirbaşlarından bir abi var, pek yabanıl duruyor, kendi halinde gezinip duruyor, elini ayağını dünya nimetlerinden çekmiş bir hali var, beresi, paltosu, kel kafası, ince tuhaf bıyığıyla ilginç bir kişilik... Günboyu sokağın bir ucundan diğer ucuna turluyor, turistleri kolluyor, sanki gün içinde ingilizce alıştırma yapıyor gibi, rastladıklarına hello deyip, birşeyler anlatmaya başlıyor, ilkin turistler çekiniyor, ürküyor hatta sonra bakıyorlar zararsız ,muhabbet zaten  çok kısa sürüyor, eğer bir restoranın önündeyse hemen fiyat listesine doğru çekiyor turistleri , ucuz olduğundan bahsediyor, kimilerine farklı muhabbetler... Gün boyu bu minvalde turist kovalıyor, ne yer ne içer anlayamadım...

12 Kasım 2012 Pazartesi

CİNS MÜŞTERİ 1 - İMİTASYON KOKUYOO

E haliyle her insan aynı değil, her müşterimiz de aynı değil ister istemez. Pazar günü yani dün akşam üzeri kalabalık bir grup geldi, içlerinden bir apla pek şüpheci duruyordu ki yanılmamışım. İlkin çelik yüzüklere bakıp "bunlar çelik mii" dedi, peşi sıra gümüş küpelere bakıp "bunlar gümüş müü" diyerek devam etti. Aslında bunları gerçekten öğrenmek için sormadığı o septik septik bakışlarından belliydi. " Siz beni ne sanıyorsunuz ben yer miyim, o göz var mı ben de, imitasyon malzemeyi insanlara yutturuyorsunuz" bakışlarıydı tam olarak. Peşi sıra deri bilekleri alıp incelemeye başladı, sonra burnuna tutup bayağı bayağı koklamaya başlayıp " imitasyonn kokuyooo ama" deyip finali yaptı. Ben o cümle üzerine "olur mu efenim bizim sığır çiftliğimiz var sizden iyi olmasın, biz o sığırlardan deri bileklik üretiyoruz ki her aşamasında yanlarındayım, kesilmesi, derinin tabaklanması, bileklik halini alması, o konuda laf ettirmem" diyesim geldi, diyemedim haliyle, Betülüm " hanımefendi yüzde yüz garanti veremeyiz, bize de deri diye satıyorlar" minvalinde cümleler kurdu, sonra o bakışları ile çekti gitti, hayır o bilgiyi sen nasıl elde ettin arkadaş, yani bir derinin imitasyon kokma bilgisi nasıl öğrenilir, duyumsanır, ben anlamadım, anlayan varsa beri gelsin...

11 Kasım 2012 Pazar

2. SALİH

Kış vaktidir, ara mevsimler malum küresel olarak dünyamızı ısıtan arkadaşlar yüzünden ortadan kalktı, sağolsunlar... E biz de kış haline doğru evrildik, kaşkol olsun, altta fanila olsun, dışarı tezgahta durmak sorunlu olmaya başladı, e tezgahta oturamayınca hikaye biriktiriciliğimiz de sekteye uğruyor ister istemez... Ara sıra da olsa oltamıza düşen beşer olmuyor değil, ilk Salih senegalli olan ve kürtçe konuşandı. Bu Salih romanesk vatandaşlardan, alkol ve oyun havası seven cinslerden. Yan dükkan Yalı Çiftliği kapanınca basamağında  iki üç bira içenlerden, gündüz sanırım marihuanna alemlerinde dolanıyor ki hiç ayık görmedim. Salih kardeş ne yer ne içer neyle geçinir diye düşünürken, öğleden sonra 4- 5 gibi ellerinde bir-iki çift ayakkabı ile dolandığını görmeye başladım. Hado barın sahibi Tuncay'a sattı geçenlerde, Vans marka spor ayakkabı, kapıyı 60'tan açtı, 6 liraya sattı :) Büyük tüccar... Haa bir de "ben 5 liraya ayakkabı satmam abi" klişesi var Salih'in, beşe satmıyor ama altıya gitti bile caanım ayakkabı. Geçenlerde fena içip dağıttı, tezgahın önünde açtı kollarını oynadı felan, ben bir iki kez uyarmak zorunda kaldım, sonra gelip özür diledi, özür diledikten sonra bir tane de cigara istedi, fena otlakçı lan bu Salih...

1 Kasım 2012 Perşembe

BELLA BELLA SONİCA BELLA

Yılın flaş transferini yaptık, aslında daha önce yazacaktım da sigorta işleri tamamlansın da garantilensin istedim. Uluslararası bir hukuk firmasından bizim gibi küçük bir işletmeye geçiş nedenleri elbette vardır Sonic'in , bir ara karşılaşırsanız bu heyecanlı transferi anlatır size... Sonaycığım bu transferin ilk dönemlerini sancılı atlatıyor olacak biraz tutuktu, şu an o havasını attı 925 li oldu , hiç durmuyor bir yandan bileklik örüyor, bir yandan müşteri ile ilgileniyor, temizlik yapıyor kadim dostumuz... e her güzelin bir kusuru olur, dün farkettim içeri gelen ingiliz turistle muhabbet ediyor bizimki, yahu bu kız ne zaman ilerletti bu kadar derken, bildiğin dümdüz türkçeyle ifade ediyor kendini, karşısındaki hiçbir şey anlamıyor belli :) " şöyle takarsınız daha yakışır, o kulağınızda hoş durdu, boynunuzda da fena durmadı" felan... bunu anlattığımda arada serpiştirdiği bir iki cümleden örnek vererek ingilizceyi hatmetmiş havasına girdi ama, hadi leeennn...